6 Mart 2012 Salı

En iyi 10 Elvis Presley Şarkısı

Elvis Presley, bu dünyaya gelmiş geçmiş en büyük bir ikon, bir kral, bir efsane. Karizması, şarkı söylemedeki ustalığı, gitarı kullanışı, sahne performansları...Yüzbinlerce insanı peşinden sürükleyen kral 1977 yılında öldüğünde 42 yaşındaydı ve o zamana kadar bütün müzik listelerini alt üst etmişti. Hala da dinlenir. Neden dinlenmesin ki adam efsane!

Hayranları hala toplanır, onun sahne kıyafetlerini giyerler onu yad ederek şarkılarını söylerler. Bu gruplar ülkemizde de var ve her sene Elvis'in ölüm yıldönümlerinde ve doğumgünlerinde toplanırlar.

Efsanenin arkasında bıraktığı onlarca kadın var ve hepsi en güzelleri. Marilyn Monroe ile kaçamak yapan bir insan sonuçta!

Tabi ki hayranlarının genel oylarıyla oluşturulmuş onlarca En iyi 10 Elvis Presley şarkısı var ama ben kendimce bir liste yapmak istedim. Hala da benim için oluşturulması çok zor zira o kadar çok sevdiğim şarkısı var ki, seçim yaparken listeyi kaç kez değiştirdiğimi hatırlamıyorum bile!

10 - Devil In Disguise

 9 -  Jailhouse Rock

 8 -  Burning Love

 7 -  Suspicious Mind

 6 -  Stuck On You

 5 -  Guitar Man

 4 -  It's Now or Never

 3 -  Hound Dog

 2 -  Fever

 1 - That's All Right

(Bu şarkı onun ilk şarkısıdır)

Oyun Kritikleri - Driver San Francisco

Oyun, Driver serisinin bir devamı, Ubisoft oyunu haliyle iyi kalite bir şey bekliyor insan.
Tabi ki de öyle ama grafik konusunda ben aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Yine de oyundaki lisansı alınan arabalar ve bunları kullanmanın verdiği zevk ile çeşitli küçük "dare" denilen cesaret yarışları diye çevirebileceğim görevler (örneğin, arabayla 20 saniye kadar hiç bir yere çarpmadan şehrin kalabalığında 175 Km hızla gitmek)

Oyunda asli görev düşmanımızın peşine düşüp onu yakalamak; ama bu sırada bizim adam paralel dünyada yaşar gibi takılıyor, bu açıdan saçma da olsa bilgisayar oyunlarının neredeyse tamamı öyledir zaten yaptığınızı değil yapmaktan zevk alabileceğiniz şeyleri herhangi bir riskiyle (örneğin Call Of Duty'de savaşın içinde ölme korkusu olmadan defalarca vurulabilirsiniz) karşılaşmadan o dünyayı yaşamak.
Oyunda geniş bir harita var ve bu harita ilerledikçe açılarak yeni görevler veriyor.
En güzeli de Nostalji görevi, 55 model araçlarla kovalamaca oynamak süper!


Bu faslı devam ettirip arada biraz oyun parası toplayarak yeni arabaların kilitlerini açıp onları satın alabilmek için drift, polis olup hırsız kovalamaca ya da tam tersi gibi görevler sizi daha fazla oyuna kilitliyor.

Diğer taraftan, çok yüksek çözünürlükte oyun oynamayı benim gibi seven biriyseniz isteklerinizi bu açıdan karşılamıyor ama zevkli oyun mu, illa ki!
Yani düşünün oyunda her istediğin arabayı "shift" (yani  bir başkasının yerine anında geçerek) o arabayı kullanma imkanı var. İster karavan istersen yarış arabası... Hepsi senin o anki durumuna göre...

 

Yayına devam...

Uzun zamandır  yayımda değildim ama artık başladım.

Öncelikle uzun bir zamandır ilk çıktığından beri sıkı takipçisi olduğum The Walking Dead dizisi için bir foto paylaşayım. Bu ayakkabı gerçek mi değil mi, gerçek olsa almak isterim tabi.
Şu sitede satılıyor, meraklısına:

18 Şubat 2011 Cuma

Çam Kolonyası (Sevdadır) (Onur Akın)




Harika bir şarkı, izlenmeye değer sanatsal bir klip ve sesiyle Onur Akın.

Ah ulan, benim sesim olacaktı benden süper şarkıcı olurdu olm!

29 Ocak 2011 Cumartesi

Liverpool ve forvet

Şu dünyada en sempatik takımlardan biridir benim gözümde. Lakin yıllar önce oynadığım menecerlik oyununda aşık olduğum Tottenham Hotspur, onu bir rival olarak görünce ben de öyle görmeye başladım. Tıpkı Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık, ha işte o hesap.

Liverpool denince benim aklıma 3 şey gelir;
1-Fernando Torres (Atletico Madrid onu satmasaydı acaba Agüero'yu alabilir miydi?)
2-Steven Gerrard (Hakikaten efsanedir)
3-Dikiş tutturamayan büyük bir takım.

Bir iki gün evvel Torres'in Facebook sayfasında Chelsea'den gelen 35 Milyon Sterlinlik teklifine hayır demesine şaşırmıştım. Şimdi Luis Suarez; bu takımın yolunu tuttu.

Luis için;

http://vliegendenederlander.blogspot.com/2011/01/suarez-hollanda-karnesi.html

2 Aralık 2010 Perşembe

kane & lynch 2 dog days

Bir efsane oyun daha!

Şangay'ın çeşitli yerlerinde takılan ikili, başlarına gelen aksiliklerden kurtulma derdinde olan iki özgürlük savaşçısı(!)
İkisi de çeşitli suçlardan hüküm giymiş psikopat.
Birinin kız arkadaşı kaçırılıyor biri kızına ulaşma derdinde.
Daha ilk dakikadan itibaren başları dertte.
Yapmadığımız şey yok.

Tabi GTA tarzında değil. Görev dışı şeylerle uğraşma yok. Lakin uzun görevler ve uğraştıcı işler oyunu zorlaştırıyor.
Ha, kalitesinden ödün vermiyor ama.

Açıkçası oynarken sıkılmadım.
Çok uzun bir sürede de bitmedi ama zaman zaman çoğu oyunlarda olduğu gibi şuraya git buraya gel tarzında bir işaretlendirme olmadığı için hangi kapı varsa hepsini tek tek denemek zorunda kalabiliyorsunuz.

Biraz spoiler gibi olacak ama söylemeden edemeyeceğim. Hakikaten çok sağlam bölümleri var.
Misal, çete elemanlarına yakalanınca çırılçıplak soyulup işkenceye maruz kalma ve oradan o şekilde kaçmak,
Polis helikopterini kaçırıp polis office (müdürlük diyelim) baskını yapma ki koca gökdeleni tarama nasıl bir zevkse!


Bir kaç can sıkıcı ayrıntısı da yok değil tabi.
Daha önce de dediğim gibi yön belirtici bir işaret yok. Bazen nereye gideceğinizi göremiyebiliyorsunuz.
Diğer taraftan uzun uzun sinematik videolar izlemek zorundayız ki son 1-2 yıldır bu konuda çok şikayetçiyim.
Oyunun net bir görüntüsü yok. Yani Blur teknolojisi ciddi anlamda mutasyona uğramış bir şekilde karşımızda ve bu bazılarında oyunun oynanabilirliği açısından iyiyken bazılarında kötü. Bence iyi ama bir başkası sevmeyebilir.

Toparlayalım, aksiyon filmi gibi bir film. İzlemeyen pardon oynamayan neler kaçırdığını bilemez!